Bir Denizseverin Karadan Denize Engelli Koşusu – ADF | Amatör Denizcilik Federasyonu

Bir Denizseverin Karadan Denize Engelli Koşusu

Amatör denizci/denizsever, keşfetmek, gezmek, görmek, öğrenmek, spor yapmak gibi sadece manevi kazanç amaçlarıyla denize açılan, parçası olduğu doğaya saygı ve sevgiyle yaklaşan kişidir.

Özel tekne, bir denizseverin gezi ve spor amacıyla kullandığı teknesidir. Özel tekne ticaret teknesi değildir, gelir getirmez, aksine gider kaynağıdır.

Denizde olmak arzusuyla, kesesine ve deneyimine uygun tekne edinmek isteyen denizseverimizin macerası adeta bir engelli koşu gibidir.

ÖZEL TEKNEDE “TÜRK BAYRAĞINA VERGİ” ENGELİ

Denizseverimiz, yeni bir tekne almak ve bu tekneye Türk Bayrağı çekmek isterse; tekne, yerli üretimse tekne kıymetinin %27,44’ü oranında, yerli üretim değilse gümrük vergileriyle birlikte %30’a varan oranda vergi ödeyecektir. Oysa kişi başına düşen tekne sayısının yüksek olduğu ülkelerde böylesine vergi engeli yoktur. Bu durumda, elindeki bütçeyle daha iyi bir tekne edinmek için yabancı bayrağa yönelişinin anlayışla karşılanması gerekir.

Özel tekne, otomobil gibi neredeyse herkesin sahip olması gereken bir ihtiyaç yatırımı değildir. Özel tekne sadece keşfetmek, gezmek, öğrenmek, özetle, mutluluk için kullanılır; mutlu olmak haktır. Buna rağmen vergi politikalarında, bir lüks yatırımı olarak algılanmış ve gelir kapısı olarak görülmüştür. Sonuçta, ülkemizin tekne üretimi, olması gereken çizgiye ulaşamadığı gibi Türk bayraklı tekne sayısı da dikkate alınamayacak seviyede kalmıştır.

“YERLİ ÜRETİCİYİ, YERLİ TÜKETİCİYE KARŞI KORUMA POLİTİKASI” ENGELİ

Denizseverimiz, ilk kez tekne satın alacaksa kullanılmış olmasında fayda görür zira fiyatı uygun olacaktır, seçimini deneyim kazandıktan sonra değiştirebilecektir. Ne var ki bu durumda tek şansı, alabildiğince geniş dünya pazarı değil, yaklaşık 2000 kişiye bir teknenin isabet ettiği hayli dar seçenekli iç piyasadır; çünkü kullanılmış tekneyi yurt dışından satın alıp, Türk Bayrağına geçirirken, iç piyasadaki ikinci el satışlarda uygulanmayan vergilerle ve yerli üreticinin korunması politikasıyla engellenmektedir.

Yerli üretici, yerli tüketiciye karşı korunur hale gelmiştir. Oysa korunacak olan, her zaman ve her ortamda, öncelikle tüketicidir, yani tekne almak isteyen denizseverdir. “Üreticiyi koru ama tüketiciyi koruma!” politikası, üretimin/ticaretin, temeli/dayanağı sanılmakla da bir büyük yanlışa daha imza atılmıştır.

Denizsever sayısıyla Türk Bayraklı özel tekne sayısı arasındaki olumsuz farkın nedenleri arasında en önde geleni bu koruma politikasıdır.

BAĞLAMA KÜTÜĞÜ EZİYETİ” ENGELİ

Bir tekne edinebilmiş denizseverimiz için artık engel kalmadığını düşünmek saflık olur. Herhangi bir kayıt sistemine (gemi sicili veya bir zamanlar olduğu gibi belediyeye veya limana) kaydı zorunlu olmayan özel teknelerden, sırf kaydedilmiş olması nedeniyle alınan MTV’yi kaldırıp, yerine ilk kayıt harcı, yıllık vize zorunluğu ve ona bağlı yıllık vize harcı, harcın iki katı para cezası, denize çıkmak yasağı gibi ağır yük ve yaptırımlar getiren, Bağlama Kütüğü sistemi(!) isimli engel hayli etkilidir.

Kasım 2011 ayında başka nedenlere dayalı olarak değişen mevzuatla, para cezası ve denize çıkmak yasağı gibi yaptırımların, vize zorunluğunun sona erdiği açıktır. Buna karşın, Bağlama Kütüğü Yönetmeliği hâlâ çıkarılmadığı için eski mevzuattan gelen çelişkiler, ne yazık ki denizseverin aleyhine yorumlanmakta/uygulanmakta ve özel tekne sahibi olan amatör denizci/denizseverler üzerindeki yıldırıcı etki devam etmektedir.

“BARINMAK” ENGELİ

Denizseverimizin koşusuna bir engel de bağlanma/barınma yeri yokluğuyla gelir. Özel tekne sahibi olmanın lüks sanılması, barınak/barınma ücretlerindeki fahişliği tetiklemiş, “vurun abalıya” politikası yürürlüğe devam etmiştir. Pahalı turistik marinalar, onları taklide yeltenen kimi balıkçı barınakları, yerel idarelerin de denizdeki halk kesimini “lüks düşkünlüğü” olarak görmesi, acayip ve hakkaniyetten uzak bağlama ücretlerini çekinmeden ilan ettirmiştir. Tekne ile otomobil arasındaki fark, ne zaman anlaşılacaktır?

“DOĞAL İHTİYAÇLARINI DOĞADAN AYIRMAK” (MAVİ KART) ENGELİ

Denetlemelerde, denizi kirlettiği varsayımından hareketle, böyle bir karta sahip olmayan tekne sahibine, SGK birimlerince (2012 rakamlarıyla) 9.420,00 TL ceza kesilmektedir. Ticaret amacına hizmet eden tekneler için planlanmış ama amatörlerin teknelerine de bulaştırılmış olan mavi kart uygulaması, işin tuzu biberi olmuştur.

Kaldı ki hâlâ birçok yerde, kentsel atıkların denizi kirlettiği gerçeği açıktır. Sadece denize sahili olan kentler değil, bir dere ya da nehir kıyısında bulunan yerleşimler de bu kirliliğe katılmaktadır.

Hal böyleyken, denize yüzmek için atlayan herkesin, ihtiyacını çoğu kez denizde gördüğü bilinirken, bu uygulamayla WC suları için teknede var olan tanka ek olarak, mutfak ve banyo suları için de tank bulunması zorunluğu, amatör denizci/denizseverleri kendi septik çukurları üzerinde yaşamaya zorlamaktadır.

Kamarasız, tuvaletsiz, mutfaksız teknelerle denize çıkan, kap-kacak yıkamak dâhil bütün ihtiyaçlarını olmayan tankları yerine denizden karşılayan vatandaşlara da mı ceza gelecektir? Küçük, alamatra tabir edilen, iki üç personelle kimi zaman 24 saat ve belki de daha fazla avlanan balıkçı motorlarına da aynı cezalar kesilmekte midir?

Bu engelleri devam ettirerek, denizciliğin sevdirilmesi, geliştirilmesi gibi hayallerle oyalanıyorsak, deniz kültürünü aşılamak ifadesinden, kara toplumu olarak; ağaçların aşılanmasına benzer bir uygulamayı anlıyor olmamıza da hayret etmeyelim.

Amatör Denizcilik Federasyonu

Yönetim Kurulu 

Bir cevap yazın